13 Şubat 2013 Çarşamba

Gündem-i Galatasaray




  Dibe vuralı henüz yalnızca bir buçuk sezon geçmiş Galatasaray'ın taraftarlarının algısı şu günlerde şaşmış durumda. Bir sezonda değiştirilen üç teknik direktör, kalitesi yerlerde bir kadro, umudunu yitirmiş taraftar, "kümede kal" dokundurmaları eşliğinde sekizinci bitirilen lig. Ruhu yorulmuştu Galatasaraylıların.

Şu günlerde ise bir garip heyecanla yerinde duramıyor aynı ruh. İnanamıyor akil Galatasaraylılar gelinen noktaya. Bir sezonda baştan inşa edilen kadro, üst düzey konsantrasyon, sezon ortasında değiştirilen sistem, ve gelen, en manidar şampiyonluklardan biri.

Böyleydi sezon başında Galatasaray'ın bir yılının özeti. Yeni kurulmuş kadroya, çok önemli ilk on bir oyuncuları takviye edildi. Risk denilebilecek düzeyde transferlerdi bunlar. Kolay olan, oturmaya henüz başlayan takımı korumaktı. Ama revizyon devam ediyordu. Belki de plan yine dört yıllıktır, hoca bilir bunu.

En büyük değişim, Elmander - Necati ikilisinin yerlerini gol kralı Burak ve Umut'a bırakmasıydı. Hoş Elmander devre boyunca rotasyonda yer aldı fakat geçen seneki Elmander'in pres temposunu bu sene yakaladığını söyleyemeyiz. Geçen sene, Uğur Meleke'nin tabiriyle, 4-5-2 oynuyordu takım. Elmander'in üstün pres gücü, rakipler orta sahayı üçlü göbekle savunsalar bile üstünlüğü G.Saray'a geçiriyordu. Tabi ki bunda Melo'nun üst düzey formuyla, Engin ve Emre'nin sürekli içe kat ederek hem pres gücünü arttırmalarının, hem de pas oyununa alternatif sunmalarının payı büyüktü. Bu sezonsa taşlar yerinden oynadı. Sol çizgiye yerleşen Amrabat hücumda çeşitlilik sağlasa da ısıran Galatasaray'ı olumsuz yönde etkiledi. Keza yaz hazırlık sezonunu doğru dürüst çalışmadan geçiren Melo'nun koca bir ilk devre yaşadığı kayıp, Engin'in bu süreçte cezalı olmasıyla yaşanan alternatifsizlik, ve Hamit'in sürekli maç temposunu yakalama süreci Galatasaray'ı çok olumsuz etkiledi. Elbette bu nokta omurganın temel taşı Ujfalusi'nin sakatlanmasının payını unutmamak gerekir. Cris'in bir alternatif olamayarak akılları karıştırması, geçen sezon sonsuz güven duyulan savunma göbeğinin bu sezon zaman zaman soru işareti haline gelmesi de olumsuzluklardan biriydi.
Böylece Galatasaray, özellikle orta sahayı kalabalık tutan takımlara karşı oyun üstünlüğünü kaybetti, bir türlü topu ayağında tutamadı, geçen sezonki o delici oyun kayboldu, Burak üzerine kurulmaya çalışılan oyunlar geldi. Bunun önemli örnekleri, içerdeki ve deplasmandaki Braga maçları, içerdeki Karabük, ve yine içerdeki Gaziantep maçlarıdır. Keza Mersin deplasmanını da sayabiliriz.

Bu durumda yanlışta ısrara gerek yoktu. Hatırlarsak, UEFA kupasını almaya gidilen yola da 3-5-2 ile çıkılmıştı. Oyun neyi gerektiriyorsa, ona dönüşmek çağın gereği. Bu dönemde de oyun ortayı kalabalıklaştırmayı gerektiriyor. Elmander, biraz yaşı gereği, biraz da rotasyon gereği, asla geçen sezonki Elmander olmayabilir. Melo, geçen seneki üstün formunu yakalayamayabilir. Her şeyi geçtim, Şampiyonlar Ligi çok üst bir seviye. Bu kadar tecrübesizken temkinli oynamak en akılcısı olacaktır. Fatih Terim de Sneijder gibi bir transferle birlikte bu opsiyona kavuştu. Maç eksiğini giderdikçe yapacağı katkıdan şüphe duyulmaz.

Yazının başında, yerinde duramayan ruhtan söz etmiştim. Üstün bir karakter olan, hiçbir hocanın hayır diyemeyeceği bir futbol efsanesi, Drogba bunun sebebi. Taşlar dışardan göründüğü kadarıyla, Sneijder ile birlikte yerine oturmuşken, bu muazzam adamın getirdiği heyecanla birlikte yeniden karışıyor işler. Kendini Terim'in yerine koyuyor bugünlerde herkes, her yere Galatasaray onbirleri yazılıyor, çiziliyor. Tatlılığı abartılmış bir telaş Fatih Terim'i bekliyor. Bırakalım da hoca çıksın işin içinden, her zamanki gibi. Burak'ı küstürmeden, Drogba'dan ve Sneijder'den maksimum verimi alıp, Selçuk'un liderliğine toz kondurmadan, bu takımın savaşçı ruhu Melo ve Sabri'nin emeklerinin hakkını vererek, Hamit'in tecrübesini unutmadan, nasıl bir yapı kuracak, bilemiyorum.

Son olarak, Schalke eşleşmesi. Şampiyonlar Ligi bambaşka bir seviye. Bunu Braga ve Manchester maçlarında çok iyi bir şekilde gördük. Buralara alışık olmak, tecrübeli olmak çok önemli. Yalnızca teker teker futbolcu kalitesinden ziyade takım oyununu bu seviyeye çekmek gerekli. Her ne kadar Schalke'de işler kötü gitse ve önemli oyuncuları sakat olsa da, Almanların son beş sezonda iki çeyrek, bir de yarı final oynadıklarını unutmamak gerekir. Sabırlı, sakin olmalıyız. Tur asla çantada keklik değil. İlk maçta işler yolunda gitse de gitmese de ikinci ayağın olduğunu hiç unutmadan oynamalıyız. Girilen hava beni korkutuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder