21 Mayıs 2010 Cuma

Kuklalar ve Sahipleri

Turgay Demirel, 1992'de ilk kez Türkiye Basketbol Federasyonu başkanı olduğunda, ülkedeki bir çok basketbolsever, yeni umutlara yelken açmıştı. Ne de olsa, yıllarca Milli Takımın ve efsane olmuş Galatasaray takımının kaptanlığından gelmiş bir basketbol adamıydı kendisi.


Ancak ne olduysa, ilk döneminden sonra oldu, koltuk sevdası sportmenliğin önüne geçti Sayın Demirel'in. Her başarısız yönetici gibi, o da sırtını dayayacak bir ağabey aradı kendine, ve 2. dönem seçimlerinden önce , iplerini yukarıya, Kadıköy semalarına doğru uzattı.

1 oy farkla kazandığı seçimlerden sonra, adeta programlanmış sanal bebekler gibi, her şeyi komutlarla yönetmeye başladı.

Şimdi diyeceksiniz ki, bu Demirel döneminde de, Fenerbahçe haricinde başka takımlar da şampiyon oldular, demek ki bu kadar da taraflı değilmiş diye ? Kendisinin vukaatlarının hepsini burda sıralayamayız, ancak gözümüze gözümüze sokulan ve taraflılığı dahi artık su götürmez bir gerçek olan olayları hep beraber görelim, buyurun ;

* 2009 Final serisi sırasında, Hürriyet Gazetesi muhabiri Meriç Tunca'ya şu açıklamaları yapmıştır kendisi :

" Serinin üçüncü maçına bakalım. Fenerbahçe 15 sayı önde. Bir hakem çıkıyor orada başlıyor Fenerbahçe'nin aleyhinde garip düdükler çalmaya. (başkan isim vermiyor ama kastettiği hakem, alper köselerli) fark eriyor gidiyor. Tabii burada Fenerbahçeli oyuncuların da hatası var. onlar da 'nasıl olsa şampiyon olduk. seri 3-0 oluyor' rahatlığına giriyorlar. Topu kaybedip seyirciye bakanlar, 4'e 1 gelip 3'lük atanlar. Tam bir şov olayı yani. sonra ne oluyor?. Hatalı düdükler ve oyuncuların umursamazlığı maçın gitmesine neden oluyor. Geliyoruz ayhan şahenk'teki serinin beşinci maçına. Ve 13 saniye kala Fenerbahçe aleyhine çalınan centilmenlik dışı faule. En tecrübeli dediğimiz Fatih Söylemezoğlu tecrübesini konuşturacağı o pozisyonda anlaşılmadık bir şekilde düdüğü çalıyor."

* 2009 final serisinin son maçında, şampiyonluğu Efes Pilsen'in kazanması üzerine, ipleri elinde tutan Aziz Yıldırım ile beraber, şampiyonluk kupasını takdim etmeden salondan ayrılmışlardır. Tam bir Fair Play örneği işte !

* Bogdan Tanjevic'in senelerdir , Türk Basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en yetenekli jenerasyonunu heba etmesine göz yummaktadır. İplerini tutan kişinin, Tanjevic'i hem kulüp takımında, hem milli takımda görmek istemesi üzerine yanıt olarak 'Pek tabi Haşmetlüm !' diyerek hemen harekete geçmiştir. Sonuç mu ? Fenerbahçe Ülker, Avrupa'da Tanjevic'le hiç bir başarı kazanmamıştır, Türkiye'de de Efes Pilsen hanedanlığına son verememiştir.

* 30.01.2010 tarihinde, NTV Spor'a verdiği röportajın ana teması Dünya Şampiyonası iken, konuyu Efes Pilsen ve dopinge getirerek, zaten rengini belli etmiştir. Şampiyonadan, Tanjevic'e, oradan da Efes Pilsen'e konu olarak atlaması, takdire şayan bir politikacı hareketidir, geniş alnından öpülesidir.

* Düşünün ki, o kadar karakterli bir yöneticidir ki, 2009 final serisinin 5. maçından önce, Fenerbahçe yöneticisi Murat Özaydınlı'nın şu açıklamasına sessiz kalmıştır :

“Federasyon, seçimleri nasıl kazanıyorsa, bu olanları da görmeli, göremiyorsa biz de bazı şeyleri görmeye başlarız”.

Türkçe meyaline bakalım bir de:

“Ona gününü gösteririz, seçimleri ona biz kazandırdık, bi daha ki seçimde nah kazanır”

* 2009 final serisi son maçında, herkesin gözü önünde, hakemlere Türkçe ve İngilizce küfürler eden Milli Takımımızın koçu görevden almamış, hatta ceza bile vermemiştir. Hangi ağanın çiftliğinde böyle bir düzensizlik olur acaba, merak ediyorum..

* 2009-2010 sezonunda, Avrupa'da mücadele eden takımlarımız olan FB Ülker'in son maçtan önce şansı daha yüksekken, EFes Pilsen'in şansı daha azdı. Bununla ilgili bir soru sorulmuş Sayın Demirel'e;

- Kulüplerin Avrupa Liglerindeki durumlarını değerlendirebilir misiniz? Öncelikle Efes Pilsen Final 4 için kadro kurdu ama bir üst tura zorla çıktı. Bunca yatırıma rağmen böyle olması başarısızlık mı?

- (Teknik yorumlar yaptıktan sonra)"Bir hafta öncesinde Fenerbahçe'nin tur atlaması yüzde 80, Efes Pilsen'in ise yüzde 20 bile değildi. Ama basketbol bu, sadece sahada oynanıyor diyemeyiz."

Tabi her şey bu kadar olumsuz değil. En güzel tarafından bakarsak duruma ;

* 2012'de Basketbol Federasyonu, yeni başkanını seçicek. Yönetmeliklere göre, bir başkan 20 yıldan fazla görev yapamaz. Bu demek oluyor ki, 2 yıl sonra, Türk Basketbolu şaha kalkar, Uranüs'e kadar yolu olur yani !

Not: Bu blog'da konuya bağlı olarak fotoğraflar koyulacağı öngörülerek, estetik kaygılardan dolayı fotoğraf eklenmemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder