30 Temmuz 2010 Cuma
Ateşle Dans
Aykut-Sabri,Neill,Servet,Hakan-Mustafa Sarp,Barış,Ayhan-Arda,Serdar Özkan,Mehmet Batdal. Galatasaray'ın dünkü maça çıkan ilk 11'i. Çok büyük ihtimalle bu sezon boyunca yapılacak yaklaşık 50 maçta bir daha asla beraber oynamayacaklar.
Geçen sene Galatasaray'ın en büyük sorunu Rijkaard'in, oturtmaya çalıştığı sisteme uygun oyunculara sahip olmamasıydı. Orta sahası Mustafa Sarp, Ayhan, Barış ve Mehmet Topal'dan oluşan bir takımdan günümüzün moda deyimiyle "total futbol" oynamasını beklemek hayalcilikten de çok öte bir beklentiydi. Ancak dünkü takıma bakınca, insan sezonun son maçının oynandığı 16 Mayıs 2010'dan beri, yani yaklaşık 2,5 aydır, yönetimin ve takımın ne yaptığını düşünmeden edemiyor. Sürekli kaçak futbol oynayan Mustafa Sarp'la (dün sezon başı olması nedeniyle takımın iyilerindendi ama Mmaçlar sıklaştıkça geçen seneki haline dönme ihtimali çok yüksek), Galatasaray'da 4. sezonuna giren ancak 3 yıldır gram gelişme göstermeyen, belki çok iyi niyetli, çok mücadeleci olabilir ama oynadığı mevkinin gerekliliği olan, hızlı ve akıcı pas trafiğini sağlamak konusunda en ufak bir yeteneği olmayan Barış'la ve artık eski formundan çok çok uzak, topu ayağına aldığı zaman en basitini düşünen ve savunmaya da eskisi kadar destek veremeyen Ayhan'la bu işin yürümeyeceği geçen sezon da defalarca görülmüşken, hala bu oyuncular üzerindeki ısrarın sebebini anlamak pek de mümkün görünmüyor.
Galatasaray dün belki de çok kötü bir futbol oynamadı, hatta Beşiktaş ve Fenerbahçe'ye baktığımızda onlara göre iyi durumda bile görülebilir, ancak kendi sahasında zayıf Sırp rakibine karşı 2-0 öne geçmişken, geçtiğimiz sene de defalarca olduğu gibi, skoru koruyamayıp maçı 2-2 beraberliğe getiriyorsan kimse oynanan oyuna bakmaz. Zaten dün sahada Arda Turan ve diğerleri adı altında bir Galatasaray takımı vardı. Ona biraz Lucas Neill, oyuna girdikten sonra da Pino ve Kewell yardım etmeye çalıştılar o kadar. "Rijkaard'in elinde oyuncu yok, o ne yapsın" muhabbbeti de geçen sene için kabul edilebilir ama özellikle bu maç için asla kabul edilemeyek bir durum. 3 gün önce gelmiş Lucas Neill 90 dakika oynayabiliyorken, Cana'nın kondisyonu 10 dakikalık değildir tahmin ediyorum. Ya da Galatasaray taraftarının, 2 metre önüne pas atamayan Barış'ın yaptığı hataları 18 yaşındaki Musa Çağıran yapsa tepki vermeyeceğini, 8 yenedir yedek kalecilikten bir türlü kurtulamamış ve her sene eline geçen fırsatları yaptığı saçma sapan hatalarla geri çeviren Aykut yerine kalede Ufuk'u görmek istediğini, Ayhan'ın oynadığı kadar Emre Çolak'ın da oynayabileceğini hatta sürekli yanındaki adama pas vermek yerine dikine oynamak isteyeceğini çok iyi biliyorum.
Bu yaptığım eleştirilerin hiç biri dünkü maç özelinde yapılmış eleştiriler değildir. Galatasaray bu dezavantajlı skora rağmen bu takımı yine eler, eğer ki dün son 15 dakika olduğu gibi konsantreden uzak, maçı kazanmış havasında oynamazsa ve kalesinde gerçekten güvenebileceği bir kaleci olursa. Ama uzun vadede, dünkü takımın görüntüsü taraftarları bir hayli endişelendirmiş durumda. Pozitif açıdan düşünürsek, bu takıma dün de görüldüğü üzere %100 ihtiyaç olan kaleci hariç, direk oyanacak olan Cana, Elano, yeni transfer, Kewell ya da Pino ve Baros gibi 5 tane oyuncu girecek. Bu elbette ki dünkü görüntüyü büyük ölçüde değiştirecek. Ancak eğer ki son 2 senede olduğu gibi uzun süreli sakatlıklar olup da rotasyona girecek oyunculara iş düşerse, geçtiğimiz senelerden çok da farklı bir Galatasaray izlemeyeceğimiz bir gerçek. Bunların yanında, artık bir hastalık haline gelen ve özellikle Ali Sami Yen'deki maçlarda geçen sene bir çok puanın kaybedilme sebebi olan öne geçtikten sonra geriye yaslanıp, saçma bir golle puan kaybetme hastalığının da bir an önce çözülmesi gerekiyor. Bunların haricinde Ali Sami Yen'e veda sezonunda ilk maçtı, tribünler doluydu, bir de yeni forma özellikle siyah şortlarla birlikte çok havalı duruyordu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
O, adamı bulabilecek miyiz?
YanıtlaSil