29 Ağustos 2010 Pazar

66 > 10

9 Ağustos 2006 Çarşamba günü saat 10 buçuk civarlarında, Türk Futbolu yeni prensiyle tanışmıştı. Maçtan önce sağ bek oynaması beklenen, ancak son anda orta sahaya kaydırılan 66 numaralı genç oyuncu, takımının 2. ve 4. golüne imza attı, 5. golü de bir başka Galatasaray Alt yapı ürünü Sabri'ye attırdı. Bir sonraki günün gazete manşetleri aynı şeyi söylüyordu;

' SAMİ YEN'İN YENİ YILDIZI: ARDA TURAN ! '



Bu maçtan sonra 2006-2007 sezonunda takımın vazgeçilmezi oldu Arda. Dönemin teknik direktörü Erik Gerets'e göre, Galatasaray'ın başındayken verdiği en doğru karar, Arda'yı yeniden kiralık vermemesiydi. Gerets ona güvendi, Arda da bu güveni boşa çıkarmamış oldu. Ribery olayıyla kırılan taraftar kalbi, ondan daha iyisini görünce bu olayı unutuverdi birden.

Sezon sonunda Gerets'in gönderilmesinden sonra takımın başına kurt hoca Feldkamp getirildi. Arda'nın takımdaki sorumlulukları biraz daha arttı. Sezon sonunda final niteliği taşıyan Sivaspor maçında yaptığı hat-trick ve oynadığı muhteşem oyunla, kariyerindeki oyuncu profilini değiştirmiş oldu. O artık 'Gelecek vaadeden genç yetenek'likten 'Takımını şampiyonluğa taşıyan büyük oyuncu' mertebesine ulaşmıştı...



Bu şampiyonluktan sonraki sezon takımın başına getirilen Skibbe'nin de gözbebeğiydi Arda. Sezon başında özellikle Lincoln'ün üstün performansıyla bir dönem 2. planda kalsa da, o her zaman taraftarın gözbebeğiydi. Bir karşılaşmada hakemle atışmasından sonra, Ahmet Çakar'ın bunu sert bir şekilde eleştirmesi üzerine taraftarlar bir sonraki maçın neredeyse 1 saati boyunca Ahmet Çakar'ı protesto ederek Arda'larına sahip çıkmışlardı. Böyle mükemmel bir harmoni vardı mutlu çiftin arasında.

Arda sempatikliğiyle milyonların sevgilisi olmuştu 2-3 yıl içerisinde. Özellikle Milli Takım kamplarındaki antremanlarda yaptığı taklitlerle takım arkadaşlarını kırıp geçiriyordu. Sürekli gülen yüzü ile insanların takdirini kazanıyordu Arda. Rakip takımların taraftarları bile çok seviyordu Arda'yı, birçok kez rakip takımların formalarını imzalaması da bunu kanıtlıyordu.



Arda'nın bir sınıf daha atlamasını Euro 2008'de canlı olarak takip ettik. Teknik direktör Fatih Terim'in de en büyük kozu olan Arda, ev sahibi İsviçre'ye 90+2'de attığı kritik golle takımının umutlarını yeşertmiş , 4 gün sonra ise Çek Cumhuriyeti'ne attığı gol ile ise skora karşı isyanı başlatmış ve takımın maçı 3-2 kazanmasında büyük rol oynamıştı. Özellikle İsviçre maçında attığı golde aldığı sorumluluk, Arda'nın henüz bu yaşta 'özel biri' olduğunu kanıtlıyordu.



Başlıkta da belirttiğim faktör, tam da turnuvadan sonra yaşandı Arda için. 10 Temmuz 2009 tarihinde Murat Yalçındağ ve Haldun Üstünel ile kameraların karşısına geçen Arda, takımın yeni 10 numarası ve kaptanı olarak basına tanıtıldı. Açıklamaları halen boyundan büyüktü:

'Ayhan Akman, Emre Aşık, Sabri’ye büyük saygım var. Bu kaptanlığı yaparken desteği onlardan alacağım. Karar alırken onlarla birlikte alacağım. Ben 10 yaşında iken Harry Kewell’a karşı oynayan takımını bir kasanın üzerinde izledim. Kimilerinin arkadaşı, kimilerinin abisi olacağım. Bilinmesini isterim takımda Emre Aşık’ın lafının üzerine laf söylenmeyecektir. Bundan herkes emin olsun. Burada amaç takımın başarısı. Bunlar başarımız için bir araç. Amacımız şampiyonluklara ve kupalara ulaşabilmek. Benim her şeyim Galatasaray. Hayatımın tek anlamı Galatasaray ve ailem. Bugün mutluyum. Heyecanlıyım, çünkü bunlar benim için çok özel anlar.”'

Arda'nın 10 numara macerası böyle başladı. Takımın başına Rijkaard'ın getirilmesiyle ve tanınmış oyuncuların takıma transfer edilmesiyle beklentiler arttı. Sezon başında harika futboluyla göz dolduran Galatasaray'ın halen en büyük kozu Arda Turan idi. Her şey gayet güzel giderken, Galatasaraylıların ortak kabusu Saraçoğlu Stadındaki Fenerbahçe maçı, kötü günlerin habercisiydi. Alınan ağır mağlubiyetin yanında, verilen sakatlarla beraber takım geri gitmeye başlamıştı. Avrupa Ligi'nde Atletico Madrid'e elenen ekip, bir diğer Fenerbahçe maçıyla dibe vurmuş oldu. Tribünlerin de ilk hedefi Arda Turan oldu tabi ki. Özel hayatından dolayı eleştirilen Arda'ya bir tepki de taraftardan gelmişti. Kız arkadaşı için sinema kapatmasına eleştiride bulunan tribünler, Arda'ya tepkilerini sloganlarla gösterdiler. Arda da kafasının rahat olmadığında iyi performans göstermediğini kanıtlarcasına kötü bir futbol serigiliyordu bu dönemlerde.



Basınımızın futbolundan çok özel hayatıyla ilgilendiği Arda Turan da onlara bol bol malzeme vermeye devam ediyordu. 66 numarasıyla ve gülen yüzüyle milyonların sevgilisi olan Arda gitmiş, 10 numaralı formasıyla ve kaptanlık pazubandıyla sinirli tavırlarıyla dikkat çekmeye başlamıştı. Kaptanlık verildikten sadece birkaç gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğünü ziyaret etmesi, Arda'nın da Türk futbolunun ve futbolcusunun içinde olduğu o Siyaset-Mafya-Spor üçgenin içine girdiğini gösteriyordu.



Son olarak, 2010-2011 sezonun 2. maçı olan Bursaspor karşılaşmasından mağlubiyetle ayrılan Galatasaray'ın teknik direktörü Rijkaard'ın 'Sahada sorumluluk alacak lider oyuncu yoktu' açıklamasından sonra morali bozulan Arda'nın bir gün sonraki antremana özel izinli olarak çıkmaması, bana uzun süredir planladığım bu yazıyı postlamama sebep oldu. Bir kaptan olarak herkese örnek olması gereken oyuncunun, moral bozukluğu sebebiyle antremana çıkmaması gerçekten düşündürücü bir durum. Ayrıca ligin ilk maçı olan Sivas deplasmanında takım arkadaşı ve veliahtı Emre Çolak'a hatalı bir pasından sonra gösterdiği tepki, Arda'nın ne kadar stres altında olduğunu ve bunu kaldıramadığını açıkça gösteriyor.



Pedagogların ailelere önerisi, bebek ve çocuklara, bebek ve çocuk gibi davranmaları yönündedir. 22 yaşında kaptanlığa getirilen Arda'dan 27-28 yaşındaki oyuncunun olgunluğunu beklemek, yönetimin en büyük hatası olarak değerlendirilebilir. Arda , eminim ki Galatasaray Tarihine geçecek bir kaptan olacaktır, ancak Avrupa'nın herhangi bir takımında rahatlıkla oynayabilecek bir oyuncuyu bu sorumlulukla ezmek, akıl karı bir tercih değildi bence. Arda henüz 23 yaşında. Öncelikle bunu hatırlamalı.Daha sonra kendisinin kimseye benzeme gibi bir mecburiyetinin olmadığını hatırlamalı. Yani futbol camiasındakiler gibi olmadığında kimsenin onu yadırgayıp dışlamayacağını hatırlamalı. Arda, Arda gibi olmalı, öyle tarihe geçmeli. Arda, kaç numara olursa olsun, Galatasaray formasının içinde, gülen yüzüyle, mükemmel oyunuyla, zeka ürünü espirileriyle ve liderliğiyle hatırlanmalı seneler sonra..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder