11 Kasım 2010 Perşembe

Güneş Doğu'dan Yükselir

Şu günlerin popüler isimlerinden biri Şenol Güneş. Takımı Trabzonspor'u 12. haftada oynayacağı Bursaspor maçından sonra ligin zirvesinde taşıma şansı oldukça yüksek. Ayrıca, son Galatasaray galibiyetinden sonra da kendi sahasında uzun yıllar sonra 3 İstanbul büyüğünü de yenmeyi başarmış oldu. Bu yazıda, Şenol Hoca'nın bugünkü başarılarından çok, özellikle 2002-2004 yılları arasında ülke futboluna verdiği katkının altını çizmeye çalışacağım ..




2010 Dünya Kupası'na, kupanın kazananından sonra damga vuran takım, hiç kuşkusuz ki Alman Ulusal Takımı idi. Birçok ünlü spor yorumcusunun da belirttiği üzere, hocaları Löw'ün en büyük başarısı, Alman Takımı'nın jenerasyon değişimini mükemmel bir şekilde yapmış olduğuydu. Ümit Milli Takım'dan aldığı yetenekli oyuncuları Dünya Kupası sahnesine koymaya cesaret eden Löw, bu operasyonunda başarılı oldu, ve kupanın İspanya ile birlikte göze en hoş gelen futbolunu oynayan takım oldu. Biz de benzer bir jenerasyon değişimini 2003 Konfederasyon Kupası'nda Şenol Güneş yönetiminde yaşamıştık.




Tabi ki Dünya Kupası ve de Konfederasyon Kupası, önem bakımından karşılaştırılamaz bile. Ancak Şenol Hoca, basının tüm tepkilerine rağmen 3 büyükler haricinde birçok ekipten genç oyuncuları Fransa'ya götürerek, jenereasyon değişikliğinin en güzel örneklerinden birini verdi. O dönemde Anadolu'da top koşturan birçok genç oyuncu,büyük takımlara bu turnuvadan sonra transfer olmuşlardır. Bu isimler arasında, Deniz Barış (Gençlerbirliği), Servet Çetin (Denizlispor), İbrahim Toraman (Gaziantepspor), Selçuk Şahin (İstanbulspor), Necati Ateş (Adanaspor), Serkan Balcı (Gençlerbirliği) gibi isimleri sayabiliriz. Sakaryaspor'dan Fenerbahçe'ye o sezon transfer olan Tuncay Şanlı'da Güneş sayesinde Dünya Arenası'na çıkma şansı buldu ve turnuvada attığı 3 golle Gümüş Top ve Gümüş Ayakkabı ödülü kazandı.




Löw'ü 2010 Dünya Kupası'ndan sonra yere göğe sığdıramayan basınımız, 2002-2004 yılları arasında, genel olarak Şenol Güneş'in jölesiz saçlarıyla ilgilendiler. Şenol Hoca ve oyuncuları için bu durum büyük bir avantajdı, çünkü Şenol Hoca bu durumu bir motivasyon noktası olarak kullandı. Uzak Doğu deneyiminden sonra aramıza daha bilge bir öğretici olarak dönen Şenol Güneş'in daha nice başarılarını göreceğiz gibi geliyor bana. Ve öyle de umut ediyorum ..

10 Kasım 2010 Çarşamba

Antep Centilmeni

FairPlay hayatımıza girdiğinden, daha doğrusu önemi vurgulanmaya başladıktan beri çok kerelerce takımlarımızı centilmenlik yaparken izledik. Rakip oyuncunun sakatlandığı anda hakem oyunu durdurmamışsa eğer topu taca atıyor günümüzde oyuncular. Tabi bu noktada iyi niyeti sorgulamadan geçemeyeceğim. Çünkü bazıları, topu rakibin en dezavantajlı şekilde başlaması amacıyla korner direğinin dibine yollama samimiyetsizliğini gösterebiliyorlar. İnandırıcı bulmuyorum böylelerinin centilmenliklerini. Rakip takımın kalecisine gönderenlere sözüm yok elbette.

Geçtiğimiz hafta oynanan Ankaragücü-Gaziantepspor maçında ise, ~sanırım tartışma, hakaret ya da hakemle ilgili herhangi bir şey içermediği için medya tarafından ilgi çekmeyen~, alışık olmadığımız bir centilmenlik örneği sergilendi. Maçın 72. dakikası oynanırken skor 0-1 Gaziantepspor lehineydi. O dakikada Ankaragücü'nün Polonyalı oyuncusu Zewlakow sakatlanarak oyun dışında kaldı. Yerine Theo Weeks girmek için saha kenarına geldiğinde, top uzunca bir süredir Gaziantepspor'un kontrolündeydi. Kısa paslarla oyunu soğutuyordu Güney ekibi. Ankaragücü ise 1 kişi eksik oynamanın dezavantajıyla bir türlü istediği presi yapamıyor ve topu kapamıyordu. Fakat o anda sahneye Serdar Kurtuluş çıktı. Rakip takımın sahada 10 kişi kalmasının adil bir durum olmadığını düşünen genç oyuncu, topu dışarı atarak fair playe yakışan bir davranışta bulundu. Sahalarda görmeye alışık olmadığımız bu hareketi Ankaragüçlüler dahi anlamakta zorlandı. Buradan naçizane kendisini kutluyor, futbolumuza güzellikler kattığı için teşekkür ediyorum.