28 Ocak 2011 Cuma

Önce Gönüllülerin Gönlünü Alın !

28 Ocak 2011 tarihinde, ulusal gazetelerin spor sayfalarında, 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları açılış seromonisinin ne denli görkemli olduğunu okuduk. Gerçekten de dans gösterileriyle, ışık şovlarıyla, semazenleriyle tüm açılış görülmeye değerdi. Ancak gözden kaçan bir ayrıntı, bence tüm açılışa gölde düşürmüştür.



Turnuvada gönüllü olarak görev alan gençler, açılış törenini yerinde seyredemedi ne yazık ki. Bu haber de, gönüllülere, açılıştan yarım saat önce, cep telefonu mesajı ile bildirildi. Bu uygulamaya gerekçe olarak da 'Stadın tamamiyle dolması' gösterildi.

Mevzuyu irdelemeden önce, gönüllülerle ilgili bir anektod vermek istiyorum.




***

Tarih 5 Eylül 2010, yer Sinan Erdem Arena. Dünya Basketbol Şampiyonası son 16 maçları oynanıyor. Türkiye'nin rakibi Fransa. Tribündeki yerimizi, bizden önce oynanacak Avustralya-Litvanya maçını izlemek için erkenden aldık. Bu maç bittikten sonra, tribünler yavaş yavaş dolmaya başladı, Fransızlar da tribündeki yerlerini almaya başladılar. Bir süre sonra, maçtan hemen önce, yaklaşık 5-6 sıra önümüzde bir tartışma başladığını farkettik. Yaklaşık 4-5 Türk taraftar, elindeki biletleri göstererek bir Fransız taraftar ile tartışıyordu. Anlaşıldığı üzere, o koltuklar için alınan biletler Türk taraftarlara aitti ancak Fransızlar, yerleri orası olmamasına rağmen maçı oradan takip etmek istiyorlardı. Fransız taraftarın sesini iyiden iyiye yükseltmesi ve bir Türk taraftarı ittirmesi sonucunda, Türk taraftarlar da en yakında görev yapmakta olan gönüllüye durumu izah ettiler. Etraftakiler - ben de dahil - sinirden çılgına dönmüştü, düşünün ki kendi evimizde bir Fransız, büyük bir saygısızlık yapıyordu ve mevzuda sonuna kadar haksızdı. Gönüllü olay yerine geldi ve büyük bir soğukkanlılıkla duruma el koydu. Gayet akıcı Fransızcası ile durumu çok sakin bir şekilde kuduruk Fransız taraftarına anlattı. Adamın sesinin desibeli düştü, gönüllü güvenlik görevlilerini çağırdı ve gerekli yer değişikliği yapıldı..

***

Burada anlatılmak istenen, bu gönüllü kardeşlerimizi sanırım fazla hafife alıyoruz. Hemen hemen hepsi üniversite öğrencisi olan gönüllüler, birkaç yıl içerisinde eminim ki kendisini Erzurum'da stadyuma almayan kişiden daha kariyerli bir birey olacak. Bahsettiğim olayda duruma el koyan görevli kardeşimizin duruşu, Fransızcası ve olaya hakimiyeti de bunu gösteriyor zaten..




2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nın en çok övülen tarafı, gönüllülerin mükemmel çalışmasıydı. Erzurum'da birileri bunu gözden kaçırmış sanırım. Düşünün ki, açılış seramonisinde kendilerine bir yer bile ayrılmamış ki, eğer boş yer kalırsa içeri alırız gibi bir mantık oluşmuş. Boş yer de kalmayınca, stadyumda ilk olarak yerini alması gerekenler, ne yazık ki dışarıda kalmışlar. Kaldı ki, bu arkadaşlar adları üzerinde GÖNÜLLÜlerdir, yani yaptıkları işe karşılık bekledikleri tek şey, o organizasyona dahil olmaktır. Siz de bu gönüllüleri turnuvanın en önemli gecelerinden birine dahil etmezseniz, onlar da sizi sonuna kadar protesto eder, haklarıdır da..

Gönüllüler, her büyük organizasyonun ruhudur. Erzurum'da birileri onları çok hafife almış. Bir an önce gönüllülerin gönüllerini alın ki, neredeyse yıllardır hazırlandığınız organizasyon sorunsuz bir şekilde devam etsin. Yoksa hiçbiriniz, bahsettiğim olaydaki gibi Fransızca açıklamalar yapacak kapasitede değilsiniz ...

22 Ocak 2011 Cumartesi

Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz

Oradaydım. Fişlenen taraftarlarla, tribünler üzerinden rant sağlamaya kalkanlara karşı tribünlerin ıslığını, sesini duyurması için, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Bursalısı, Trabzonlusu oradaydı. Demirsporlu, Adanasporluyla kol kola attı sloganlarını. Fenerbahçe forması, Galatasaray atkısıyla aynı vücutta çok da şık durmuştu orada. Mersinlisi, Dersimlisi, Giresunlusu, atkısını forması kapan gelmiş, kaldırıyordu kırmızı kartını. Tribünler birlik oldu, kol kola, omuz omuza, "çekin ellerinizi üzerimizden, bizden size rant yok" mesajını verdi. Çünkü herkes farkındaydı, "Ya hep beraber, ya hiçbirimiz."


21 Ocak 2011 Cuma

TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'a Açık Mektup

TOPLU KONUT İDARESİ BAŞKANI SN.ERDOĞAN BAYRAKTAR’A
AÇIK MEKTUP

İsmimden önce belirtmek isterim, ben Galatasaraylı’yım. Adımı aşağıda belirtiyorum fakat önem arz etmiyor, aklınızda bana dair yer etmesi gereken öncelikli husus Galatasaray Taraftarı olmalı. Toki, Toplu Konut İdaresi. Ve siz Sayın Erdoğan Bayraktar, bu kurumun başkanı. Şimdi size aksettirmem gereken birkaç husus var;

Bunlardan birincisi Toplu Konut İdaresi’ne, Aslantepe’deki Ali Sami Yen Spor Kompleksi’ne katkılarından dolayı teşekkür ederim. Ancak size, şahsınıza teşekkür etmiyorum. Belirttim, ben Galatasaraylı’yım. Siz, benim bugüne kadar sahip olduğum en anlamlı sıfatı, Ali Sami Yen Spor Kompleksi’ndeki 40.000, televizyon başındaki milyonlarca Galatasaraylı’nın önünde, en büyük gurur kaynağımı “Sevgili Galatasaraylılar. Galatasaray yönetimi Ali Sami Yen'le ilgili kiracılık yükümlülüklerini bile yerine getiremezken bize geldi. Hem Ali Sami Yen'de hem de burada yükümlülüklerini yerine getiremedi. Özhan Canaydın'ın karşımıza gelip nahif ve sessizce duruşu dün gibi aklımda.” şeklinde başlayan ve devam eden sözlerle küçük düşürmeye kalktınız. Sahip olduğunuz hangi hak, sıfat veya güç size bu yetkiyi vermiştir? Belirtmem gerekir ki, yukarıda bahsettiğiniz hiçbir durum, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi gerçeği yansıtmamaktadır. Peki mevcut olan ve herkesçe bilinen, sizin şahsınıza ait bazı durumlara yönelik olarak Galatasaray Taraftarı “Toki Başkanlığı sıfatını taşıyan zatı aliniz, kiracılık ile üst hakkı kavramlarını bile bilmezken Toki Başkanlığı yükümlülüklerini yerine getirememiştir. Eskişehir'de Çankaya Mahallesi'nde Başbakanlık Toplu Konut İdaresi tarafından yaptırılan okula rahmetli babanızın adının verildiği dün gibi aklımızda.” şeklinde bir bildiri yayınlasa nasıl bir tepki verirdiniz? Eminim ıslıklamaktan öteye giderdiniz. Ama merak etmeyiniz, Galatasaray Taraftarı kendine yakıştırmadığı bir tutum içerisine girmeyecektir.

İkinci olarak, hiçbir gerekçe size Galatasaray’a hakaret etme hakkını vermez, zaten mevcut hukuk düzeninde de hakaret etme hakkı ne teorik olarak ne de pratik olarak mevcut değildir. İkincisi sahip olduğunuz sıfat; Toki Başkanlığı, ki muhtemelen bugüne kadar sahip olduğunuz en önemli sıfat, isminin arkasında 522 yıllık bir kültür saklayan sıfatla hangi düzlemde kıyaslanabilir ki! Üçüncü ve son husus da hiçbir güç, erk size Türkiye Cumhuriyeti’nden eski bu Kulübü ve Camiasını küçük düşürme yetkisi veremez.

Hatırlatmak isterim ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi bir memursunuz, ve yine hatırlatmak isterim ki, her ay aldığınız maaş bu ülke vatandaşları tarafından ödenmekte. Ve yine belirtmek isterim ki, bu ülke vatandaşlarının en büyük çoğunluğunu Galatasaraylı vatandaşlar oluşturmakta. Basit bir tümden gelimle, aldığınız maaşın çok büyük bir kısmı bu hakaret ettiğiniz Galatasaraylı vatandaşların vergisiyle ödendiği de açıkça görülebilmekte. Ve siz kalkıp Türkiye’nin en büyük Camialarından olan bu Kulübe hiçbir dayanağınız, gerekçeniz, haklı sebebiniz olmadan hakaret edip küçük düşürmeye çalışıyorsunuz ve hala özür bekliyorsunuz. Şunu bilmenizi isterim ki; Galatasaray Camiası, 25 milyon civarı taraftarıyla, Spor Kulübü’yle, Lisesi ve Üniversitesi ile bu toprakların en köklü, en eski çınarlarından biridir ve sahipsiz değildir. Bu nedenle hiçbir şahsın veya kurumun Galatasaray Camiası’nı küçük düşürmeye gücü yetmez. Yukarıdaki açıklamaların size de yakışmadığını bilerek ve bir anlık gafletle hata yaptığınızı düşünerek, sizi sağduyulu bir şekilde, sarf ettiğiniz sözlerden dolayı, başta tüm Galatasaray Camiası’ndan olmak üzere, Merhum Özhan Canaydın’ın ailesinden özür dilemeye davet ediyorum.

Bağımsız Galatasaray Taraftarı
BANDIERA'S

Spor Emek-Sen'den Çağrı

Son günlerde Aslantepe'de yaşananlar malum. Futbolun bu çirkin yüzü, beni üzerinde düşünürken bile yormaya yetiyor. Ama artık taraftarlar sessiz kalmıyor. Onları güdebilecekleri koyun sürüsü gibi görenlere karşı birleşiyor, seslerini çıkarıyor.

"Hafta boyunca ise FenerbahCHE, Başiktaş Halkın Takımı, Gençlerbirliği Kara Kızıl gibi taraftar gruplarından Galatasaray taraftarlarına destek açıklamaları geldi. Tüm açıklamalarda AKP'nin sporu kendine rant alanı olarak görmesi eleştirilirken, taraftarların da bu ülkede yaşadığı ve milyonlarca insan gibi hükümetin politikalarına dönük tepkili olduğu vurgulandı.

Spor Emek-Sen'den tüm sporseverlere çağrı
Dün Spor Emek-Sen yaptığı yazılı açıklamada "22 Ocak Cumartesi günü saat 14:00’te İstiklal Caddesi’nde toplanarak, Galatasaray taraftarlarına desteğimizi sunacağız. Başbakan’a hak ettiği ilgiyi ıslıklarımızla göstereceğiz. Zorba yöneticilerin bize tanımadıkları protesto hakkımızı sonuna kadar kullanacağız" ifadeleri ile tüm sporseverlere çağrı yaptı.

Spor Emek-Sen ayrıca farklı takımların taraftar gruplarını da beraber hareket etmeye çağırdı. Bu doğrultuda tüm taraftar gruplarına bugün saat 19:00'da Kadıköy'deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde toplantı çağrısı yapıldı.

Birçok taraftar grubunun Spor Emek-Sen'in çağrısına destek verdiği ve bundan sonra neler yapılabileceğinin konuşulacağı Spor Emek-Sen tarafından açıklandı."

http://haber.sol.org.tr/spor/spor-emek-senin-cagrisina-destek-buyuyor-haberi-38284

17 Ocak 2011 Pazartesi

Kimin Eli Daha Güçlü ?

15 Ocak 2011 tarihi, Galatasaray camiası için asla unutulmayacak bir gece olarak tarihe geçti. Taraftar, yıllardır hayalini kurduğu yeni stadının çoşkusunu yaşadı, ya da yaşamaya çalıştı diyelim. Geceye sportif olaylardan çok, siyaset damgasını vurdu.

2 gündür basında ve internette her türlü olayı ve yorumu okuduğunuza eminim. Ben sadece, kısaca herkesin gözden kaçırdığı bir durumu aktarmaya çalışacağım.

Yapılan protestoların ardından, neredeyse her platformda, tüm devlet erkanından ve TOKİ başkanından binlerce özür dileyen bir Galatasaray başkanı ile karşı karşıyayız. Galatasaray tarihinde görülmemiş bir durum bu. Hiç kimse Adnan Polat'tan taraftarın yüzde yüz arkasında durmasını beklemiyordu, ancak bu derece kendi taraftarını karşısına alacağını da beklemiyordu. Şimdi, bu olayda asıl üzerinde durulması gereken mevzu;




Özürlerden özür dileyen Galatasaray başkanına karşılık, 2 gün üst üste bu mevzu ile ilgili sert açıklamalar yapan bir Başbakan bir de TOKİ Başkanı var. Şimdi size soruyorum, hangi durumda ortaya daha büyük bir kriz ortaya çıkardı ?

1. Başbakan'ın bu protestodan sonra stadı Galatasaray'a devretmemesi durumunda mı ?

2. Adnan Polat'ın Başbakan'dan özür diledikten sonra olası ; 'TOKİ Başkanı'nın kendi evimizde bize saygısızlık yapmasını hazmedemiyorum.' açıklaması mı ?

Eğer ki Adnan Polat, hükümetin stadı Galatasaray'a devretmemesinden korkuyorsa, ve bu sebeplerden dolayı böyle acz içerisinde ise, gerçekten onun iş bilirliğinden şüphe ederim. Bu safhadan sonra böyle bir şeyi yapmayacak kadar zeki olan bir Başbakan'a sahibiz çok şükür (!)


Bu krizin tek kaybedeni oldu, o da Adnan Polat. Hiç değilse seçime kadar takımın başında kalabilirdi, ancak görünen o ki, yakın zamanda bir ayrılık gözüküyor Galatasaray'da ..