Slovakya - Yeni Zelanda
Turnuvanın 5. gününün ilk maçında, kadro kalitesi olarak turnuvanın en zayıf bir kaç ekibinden biri olan Yeni Zelanda'yla; genç, kaliteli, başarıya aç bir ekip Slovakya karşı karşıya geliyordu. Dün İtalya ile Paraguay'ın berabere kalması, iddialı olan takım Slovakya'nın galibiyeti halinde onlara büyük avantaj sağlıyordu. Maç başladıktan sonra ortaya çıkan görüntüyse çok farklıydı, Yeni Zelanda oynuyor Slovakya ise izliyordu. Daha sonra üzerindeki heyecanı yavaş yavaş atarak oyuna ortak oldu Slovakya. Genç ve dinamik kadronun en büyük dezavantajıydı tecrübesizliği, özellikle de liderlik görevini üstlenen başarılı orta saha oyuncusu Marek Hamsik için. Bunu yadırgamak da yersiz olurdu heralde, Napoli'li yıldız henüz 23 yaşında, bağımsızlığını kazandıktan sonra ilk kez Dünya Kupası'na katılan bir ülkenin bütün yükünü sırtına alıyor, tüm oyuncuların şu ana kadarki kariyerlerinin en önemli maçında onlara kaptanlık yapıyordu. İlk yarı boyunca tüm takım bu heyecandan kaynaklanmış olsa gerek, yapması gerekenleri yapamıyor, topa bir türlü sahip olup, pas yapamıyordu. İkinci yarıysa biraz daha rahatlamış görünen Slovakya henüz 50. dakikada Ankaragücü'nden Vittek'in attığı golle öne geçiyordu. Maç boyunca kalesinde doğru dürüst pozisyon vermeyen Slovakya dakikalar geçtikçe daha da arkaya yaslanıyor, zayıf rakibinin üstüne gelmesine izin veriyordu. Herkesin maçın bittiğini düşündüğü anda Yeni Zelanda'lı Winston Reid(Midtjylland) sahneye çıktı ve takımına beraberliği getirdi. Bu sonuç Slovakya için tek kelimeyle hüsran, Yeni Zelanda içinse hocası Rick Herbert'in de dediği gibi, ''bu Yeni Zelanda tarihinin en önemli günlerindendi.'' Tüm ekip kesinlikle bu 1 puanla gurur duymalılar.
Fildişi Sahili - Portekiz
Ölüm grubu olarak görülen G grubunun en önemli maçıydı bu maç. Brezilya'nın favori olduğu grupta, onunla birlikte gruptan çıkma yolunda iddiası olan iki takım karşılaşıyordu. Futbol olarak çok kötü geçen turnuvanın ilk grup maçlarındaki en dikkat çekici ve en umut verici maçıydı da aynı zamanda. Öyle de oldu benim için, çok fazla pozisyon izlemedik belki ama sahada müthiş bir mücadele, kenarda da çok ciddi bir taktik savaşı vardı. Her iki takım da hiç risk almadı, kontrolü hiç elden bırakmadı, mücadeleden hiç yılmadı özellikle de Portekiz Fildişi'nin sert oyunu karşısında ayakta kalmayı sürdürdü, sinirlerine hakim oldu. Her iki takım da çok çetin bir maç izlettiler bize. Fildişi özellikle güçlü ön liberolarıyla çok dikkat çekti. Portekiz kalitesinin yanına mücadele gücünü de ekleyebileceğini gösterdi bize. Bugün çok kötü oynayan Deco'nun oyuna katılması Portekiz'e sınıf atlatacaktır. Portekiz'in yıldızı Ronaldo çok etkili olmasa da ortalama bir oyun oynadı bugün, ilk yarıda da bir şutu vardı ki o top direkten dönmeyip içeri düşse muhtemelen turnuvanın en güzel gollerinden biri olacaktı. Sakatlıktan çıkan Drogba'ysa oyuna sonradan dahil oldu, pek bir varlık gösteremedi. Galatasaray'ın Fildişi'li yıldızı Keita 82'de oyuna girdi, son 10 dakikada etkili bir oyun oynadı ama skora etki edemedi. Sonuç olarak; kötü giden kupada iyi bir maç izledik, bu beraberlikle her iki takımın da Kuzey Kore maçlarında yakalayacakları gol averajları önemli konuma geldi. Son sözse, keşke bu iki takım ve Brezilya aynı grupta olmasaydı ve hatta keşke çaprazdan İspanya gelmeseydi. Bu şartlar altında, şu 3 takımdan yalnızca biri çeyrek final görebilecek.
Brezilya - Kuzey Kore
Geçtiğimiz Brezilyalardan çok farklı, yıldızların üzerine değil, takım oyunu üzerine kurulu bir Brezilya'nın rakibi, tam anlamıyla bir kapalı kutu olan Kuzey Kore'ydi. Hatta öyle bir kapalı kutu ki, iki oyuncusu hariç tüm oyuncuları Kore'de oynayan, dış dünyaya tamamıyla kapalı bir kapalı kutu. Dış dünyaya o kadar kapalı bir ülke ki, Dünya Kupası'nın açılış maçını 2 gün sonra yayınlayan bir ülke. Böyle farklı iki ekibin mücadelesiydi bu maç. Kore hakkında tek bildiğimiz 5 4 1 oynadıkları ve sarkık bir libero oynattıklarıydı, günümüz futbolunda pek rastlamadığımız bu sistem Dunga'nın 98 Fransa'sıyla olan anılarını aklına gelmiştir elbet. Neyse Kore beklediğimden çok daha iyi çıktı, açıkçası. Hücuma hiç girmeyelim de, savunmada hiç fena değillerdi. Brezilya ilk yarıda Kore'nin kilidini açamadı, Dunga'nın yıldızsız, takım oyunu sistemi bugün işlevsiz görünmüş olabilir belki ama bu maç o sistemin test maçı kesinlikle değildi. Bu tarz kapanan takımları açmak için mesela bir Ronaldinho dahi olsa kilidin açılması daha da kolay olacaktı muhakkak. Ama bu maçtan sonra hemen Dunga'yı tenkit etmiyorum, zira takım oyununa ihtiyacı olan maçlar oynayacak bundan sonra Brezilya gerek grupta, gerekse yolun devamında. Bu maç için Dunga'ya tek eleştirim çift ön liberodaki ısrarı. Bugün Brezilya'nın yıldız diyebileceğimiz tek oyuncusu Kaka etkisizdi, Maicon'sa ilginç bir gol attı, onun dışında her zamanki gibiydi, yine mükemmeldi. Galatasaray'lı Elano'ysa attığı bir gol ve yaptığı bir asistle maça damgasını vuran isimlerdendi. (Elano'dan daha detaylı olarak bahsedeceğiz en yakın zamanda başka bir yazımızda). Kuzey Kore'nin attığı golse o ülkenin tarihine geçecektir kesinlikle. Çok özel bir andı onlar için hiç şüphesiz.
Kuzey Kore'nin attığı golse kesinlikle o ülkenin tarihine geçecektir. Hiç şüphesiz çok özel bir andı onlar için. Golü atan isim Ji Yun Nam için de senelerce torunlarına anlatabileceği müthiş bir malzeme çıktı bu akşam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder