Olayın birkaç boyutu var aslında. Sadece o maç için o kadar yolu tepip ufacık, amatör bir tesiste, doğru dürüst güvenlik olmadan o sahada o maçı oynamak, ya da takımı buna zorlamak gerçekten bir yönetim fiyaskosudur. Başkan Ünal Aysal'ın Belçika ile bağı sebebiyle bu işlere girildiği çok belli, ama en azından yine onun etkisiyle daha iyi bir organizasyon olması gerekirdi.
Bunun en önemli kanıtı, önemli futbol organizasyonlarında tribünlerin boş kalması olarak gösterilebilir. Örneğin, ümit milli takımlar seviyesinde düzenlenen Dünya Kupası İstanbul'da oynandı ve tarihinin en az seyirci çeken organizasyonu olarak tarihe geçti. Sahada harika futbol oynandı ama bu Türk seyircisini tribüne çekmek için yeterli değil, gerginlik, kavga, küfür, hakaret, nefret olmayan yerde Türk seyircisi barınamaz!
Yukarıda çizdiğim inişli-çıkışlı kariyer, Burak'ın şu anki ruh halinin temel sebebi. Burak, tekrar o başarısız günlere dönmek istemiyor ve bu yüzdendir ki, en ufak bir başarısızlıkta hırçınlaşıyor, duygusallaşıyor. Bu en ufak başarısızlık bazen bir maç sırasında bile yaşanabiliyor, kaçırdığı gol sonrası kendini toparlaması ortalama bir topçudan daha çok zaman alıyor. Hep başarılı olmak istiyor Burak Yılmaz, tenkit edilen adam olmak yerine hep rekorların adamı olarak kalmak istiyor ama bu da ciddi bir travma yaratıyor onda. Bu durum da kendisinin, kendi taraftarına bile, antipatik görünmesini sağlıyor.
Tam da bu noktada aklıma şu soru geliyor. Benim gibi sıradan bir futbol izleyicisi bile Burak'ın sıkıntısını görebilirken, koskoca Galatasaray teknik ve idari ekibi bunu nasıl göremiyor? Burak'ın ciddi şekilde psikolojik destek alması gerekiyor, acaba bu kulüp tarafından sağlanıyor mu? Ben hiç sanmıyorum. Ayrıca burada Burak'a da bir eleştiri yöneltilebilir, insan kendisinin de hatalarını görüp bir check etme ihtiyacı hissedebilir. Sıkıntı çok net ortadayken, bununla ilgili bir şey yapmamak mıdır tek çözüm?
Burak'ın attığı gollerle Avrupa zaferlerine deliler gibi sevinen ama ona kenardan küfür eden 'taraftar' arkadaş, elini vicdanına koy da söyle, bir gün bu genç adam 'yeter artık, ben küfür yemeye mi iniyorum bu sahaya' diyemez mi? Pes edemez mi? Pes ederse, hep beraber mutlu mu olacaksınız? Sahiden, bir gün Burak da yılamaz mı hepinizden?
Burak yılamaz çünkü Burakları var eden yine o tribündeki adam ve yiyecek ekmek bulamadığı halde bilet alması.. Yani Burak gıcık olabilir, sinirlenir, kavga eder, tatsızlık olur ama "Buraklar" tribünde yavru kediye de insana da her durumda aynı küfrü eden, belki ufak çocuguna süslü bi kalem defteri hiç almadığı halde maça bilet alabilen sınıf olmazsa var olamaz. Buna inaniyorum.
YanıtlaSilBurak belki yılıp futbolu bırakmaz ama yavaş yavaş biter. Zaten asıl sorun, bu kadar konuşma, yazı içerisinde olmayan tek şey; bu bir spor, bazen kazanırsın, bazen kaybedersin..
YanıtlaSil