7 Aralık 2010 Salı

Attila Gökçe


Spor yazarlığı, Türkiye'de en çok talep edilen mesleklerdendir. Hatta futbola meyli olan herkes kendini bir miktar spor yazarı da görür. Milletçe en iyi bildiğimize inandığımız daldaki uluslararası başarısızlıklarımız küçük bir tezat olarak arka planda kalmaya devam etsin. Çünkü bu yazının konusu Atilla Gökçe.
Ustayı yıllardır okurdum da, canlı dinlemek, daha yakından tanımak yepyeni bir deneyim oldu benim için. O an, spor yazarlığında birikimin ne denli önemli bir basamak olduğunu daha iyi kavradım. Zira karşımda ayaklı bir kütüphane, yürüyen derya deniz duruyordu. Son derece mütevazi, bir o kadar da babacan, "o anlatsın siz sabahtan akşama dinleyin" insanı. Söyleyişisinin konusu "Olimpiyatlar ve Olimpizm Ruhu" idi fakat o kabından taşan deneyimlerinin akıp gitmesine engel olmayarak dinleyenlere fevkalade bir söyleşi sundu. Dile kolay, öğrencilik yıllarında başlayan ve 46 yıla ulaşan mesleki tecrübe. Kah 82 olimpiyatlarına götürdü bizi, kah bugünün şımarık futbolcularından dert yandı.
Nüfusu gün geçtikçe artan, ve 1 günde tepeden iniveren, 2 lafı biraraya getiremeyen futbolcu eskilerinin sayısının gün be gün arttığı spor yazarları ailesinin duayenlerinden sevgili Atilla Gökçe'ye Bandiera's'ın saygı duruşudur bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder