20 Eylül 2010 Pazartesi

Nihat'daki Sıkıntı - Taraftardaki Cehalet

19 Eylül 2010 tarihindeki Fenerbahçe - Beşiktaş maçını izlediğim mekandaki Beşiktaş taraftarlarının hemen hemen hepsinin hedefindeki oyuncu aynıydı, Nihat Kahveci.

CV'sinde 7 yıl İspanya kariyeri, bu kariyerde de 192 maç ve 86 gol gözüken bir yerli oyuncunun bu denli düşüşe geçmesi, beni hem üzdü, hem de bu konu hakkında düşünmeye itti. Aslında Nihat'ın vücut dili, ondaki sıkıntıyı çok net bir şekilde anlatmaya yetiyor. Ayrıca Nihat'ın Milli Takım performansı ile Beşiktaş'daki performansı da, onun sıkıntısını, kafasının nerede olduğunu bizlere gösteriyor.

Nihat'ın geçen yıl Beşiktaş'a dönüşü gerçekten çok sansasyonel oldu. Sezonun flaş transferi olarak lanse edildi bu yuvaya dönüş. Nihat, tüm açıklamalarında yuvaya dönüşten duyduğu memnuniyeti belirtti. Kendisinin menajeri de , bir sezon önce Fenerbahçe'den gelmiş olan astronomik teklifi, Beşiktaşlı olduklarını ileterek kibarca reddettiklerini belirtmişti. Doğal olarak Beşiktaş taraftarının da beklentileri artmıştı bu transferle ilgili.

Sezon başında askerliğini yaptığı için kampa geç katılan Nihat'ın performansının iyi olduğunu söylemek imkansızdı. İspanya'da alıştırdığı o performansının yarısını bile gösteremiyordu Nihat. İşte tam bu noktada, ülkedeki profesyonel görünümlü amatör oyunculardaki genel problemi baş gösterdi: duygusallık.



Biz bu filmin bir başka versiyonunu 15 yıl boyunca Galatasaray'ın 9 numaralı oyuncusu Kral Hakan Şükür'den de görmüştük. Aradaki fark, Hakan Şükür'ün hikayesi , genel olarak mutlu sonlanırdı, bu topraklarda. Filmin siyah-beyaz versiyonunun farkı da , başarılı geçen yurtdışı deneyimi idi. Nihat'ın yaklaşık bir buçuk senedir vücut dilinden anlaşılan, her kötü giden karşılaşmadan sonra daha çok zorlayıp, kendini tekrar kanıtlama hırsı içerisine girmesidir. Bir örnek olarak, bahsi geçen Fenerbahçe karşılaşmasının 2. yarısındaki bir pozisyonda, içerde boş arkadaşı bulunmasına rağmen, çok dar olan açıdan 2 kez şutu denemesini gösterebiliriz. 2. Beşiktaş döneminde bunun gibi yüzlerce pozisyonu örnek gösterebiliriz tabi ki.

Bir diğer yandan, Nihat'ın Milli Takım performansına baktığımızda da, Beşiktaş'da üzerinde olan baskıyı rahatlıkla görebiliriz. Milli Takımda, maçlardan basın toplantılarına kadar kendine güveni yerinde tam bir Avrupalı oyuncu görürken, Beşiktaş'da bu halinin esamesi bile okunmuyor.

Tabi ki bu durumun nedenlerinin tek müsebbibi Nihat Kahveci değil. Geldiği günden bu yana, aldığı parayı dilinden düşürmeyen Beşiktaş taraftarının da kendi oyuncusunun üzerinde baskı kurma konusunda Türkiye'de gerçekten üstüne yok. Bu düşüncede öyle saçma noktalar var ki, gerçekten mantıklı bir insanın bir suçlama yaparken bu kadar ahmak olması imkansız dedirtiyor insana. Birincisi, Nihat Milli bir golcü, Anadolu'dan gelen bir genç oyuncunun bile ne paralara büyük takımlara geldiğini düşünürsek, Nihat'ın aldığı parayı tartışmak büyük saçmalık olur. Bir diğer saçmalık ise, aldığı para konusunda Nihat'ı suçlamak. Yönetimin ona layık gördüğü bu paraya hayır mı deseydi yani Nihat ? Bu suçlamada bulunan taraftara sormak isterim, çalıştığınız şirkette geçirdiğiniz başarısız bir aydan sonra, o ay alacağınız maaşın yarısını kabul etmemezlik yapıyor musunuz ?

Gerçi Beşiktaş taraftarı, bu protestonun saçmalık konusunda bir model üstünü Tabata konusunda da yapmaya devam etmekte. En küçük hatasında oyuncu, geldiği takımın tahsil ettiği 8 milyon avro sebebiyle kendisine tepki göstemekte. Düşünün ki, o 8 milyon avro'nun tek bir kuruşu bile Tabata'nın cebine girmemiş, başkanın bir anlık paniği ile yapılmış bir ödemenin faturası en masum taraf olan oyuncuya çıkıyor. Gerçekten mantık sınırlarını zorlayan bir düşünce sistemi bence bu..



Beşiktaş taraftarındaki bir başka sıkıntıyı da, iyi geçen dönemlerinde yazmak isterim. Şu günlerde her şey güllük gülistanlık gittiği için az sonra yazacağım sahneleri bu aralar görmüyoruz tabi ki. Beşiktaş taraftarının problemi , Tabata ve Nihat örneğindeki gibi yanlış muhattaplara tepki göstermeleri. Bu tepki bazen o kadar sert oluyor ki, zamanında Youla gibi bir oyuncunun, kendi stadında, saha kenarında tedavisi yapılırken kafasını yarabiliyor, ve o karşılaşmadan sonra adamı yıldırıp Fransa'ya transfer olmasına sebebiyet verebiliyor. Youla örneğinden gidersek, gerçekten sahada her şeyini verip savaşan bir oyuncuyu, sırf çok kaçırıyor diye bu kadar protesto etmek, kafasını yarmak, gerçekten olacak iş değildir. İlla ki biri protesto edilecekse, o oyuncuyu sürüyle gol kaçırmasına rağmen sahaya süren teknik direktör muhattap olmalıdır. Yoksa hiçbir futbolcu, maç kadrosunda kendini gördükten sonra hocasına çok gol kaçırdığı için oynamamsı gerektiğini söyleyemez bu gezegende..

Sonuç olarak, umarım Nihat düzeyindeki bir golcü üzerindeki dolar işaretli baskıyı mantığını kullanıp atar ve mental olarak daha iyi seviyelere gelir, taraftarlar da protestolarını daha doğru bir şekilde ortaya koyarlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder