24 Mart 2013 Pazar

Milli Maç Arası



Liglerde tam final geri sayımları başlamış, Avrupa Kupaları'nda heyecan doruğa ulaşmışken, futbolun en can sıkıcı aralarından biriyle bölündük yine, milli maç arası. Her ne kadar millilerimiz için çok önemli iki maçı içerse de bu ara, bu oyunun izleyicileri şampiyona elemelerinin bu tempo düşürüşlerinden gitgide daha şikayetçi olmaya başlıyorlar. Milli aralar, özellikle liglerinde form tutan takımların hızlarının kesilmesine yol açarken, formdan düşmüş takımlar için bir soluklanma fırsatı olarak görülebilir. Bu anlamda dengeleyici bir unsurdur, fakat futbol bu gibi dengeleyici unsurlara ne derece ihtiyaç duymaktadır?



Her kıtanın futbol birliği kendine özgü organizasyonlar ile şampiyona eleminasyonlarını yapıp, büyük turnuvalarda mücadele edecek takımları belirliyorlar. Tüm bu eleme maçları, kıtasalar futbol federasyonları birliklerinin ortak fikstürüyle birbirine uyduruluyor. Yani Güney Amerika ülkeleri de Avrupa takvimine uygun oynuyolar eleme maçlarını. Bu durum bir mecburiyet fakat sonucunda, Güney Amerikalı olup da Avrupa'da futbol oynayan oyuncuların (tersine pek rastlamıyoruz) her milli maç dönüşü yol yorgunu olmalarına ve performans düşüklüğü yaşamalarına yol açıyor.

Peki çözüm olarak ne yapılabilir? Her iki yılda bir şampiyona düzenlendiğini ve buna istinaden elemelerin iki futbol sezonuna yayıldığını düşünürsek, pekala iki devreye bölünen eleme maçları 15-21 günlük periyodlarda, adeta birer mini şampiyonaymışcasına sezon başlarında düzenlenebilir. İlk sezonun ağustos sonu - eylül başında bu maçlar yarım devre oynanır, bir sonraki sezon da diğer devre oynanır. İstisna maçlar içinse bu kadar çok duraksamadansa arada tek bir 'pit stopla' elemeler tamamlanabilir. İstisnalardan kast edilen playofflardır. Play offlar bu takvimini sonuna da eklenebilir, ilerleyen bir tarihte tüm kıtalardakiler birbirine uyumlu olacak şekilde 'tek pit stop'a da programlanabilir. Tüm şampiyonaların elemeleri için bu takvimin süresi değişebilir elbette. Bu henüz nihayetlenmemiş bir fikir.

Bu sistemi milli takım teknik direktörlerinin de destekleyeceğini şu açılardan düşünebiliriz:
1- Hep bahsedilen o kulüp takımı hüviyetindeki milli takımı yakalamaları kolaylaşabilir.
2- Milli takım hocaları için kulüp takımlarında da eş zamanlı görev alma şansı doğar. Böylece bu çalıştırıcılar yılda beş ila yedi maç yaparak formdan düşmek durumunda kalmazlar, teknik direktörlük yeteneklerini daha aktif olarak sürdürebilirler.

Şekillendirilmeye açık olan bu fikrin tartışılması ve uygulamaya konması pek çok açıdan hem kulüpler, hem teknik direktörler, hem futbolcular açısından faydalı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder