21 Ağustos 2010 Cumartesi

Organizasyon vs Kaos

Geçtiğimiz sezon yaşanan büyük düşüşün başından itibaren Galatasaray’ın en temel problemi orta sahasının tek yönlü olmasıydı. İstenen, hayali kurulan o total futbolun, o Barcelona rüzgarının uzaklığı, umut vaadetmeyen orta göbekle birlikte her geçen gün artıyordu adeta. Aradan 3 ay ve bir dünya kupası geçip yeni sezon başladığında sarı kırmızılılar bu bölgeye Mehmet Topal/Lorik Cana değişikliği ve genç Musa katkısı dışında takviye yapamamıştı.


Bu gelişmelerin ışığında başladı Karpaty Lviv maçı, ve 45 dakika bu odakta geçti adeta. Ukraynalıların henüz hazır olmadığı gün gibi aşikar olan, gücü yerinde ama çevikliğini henüz sağlayamamış Ali Turan’ı keşfetmeleri de çok uzun sürmedi. Mustafa Sarp’ın sık sık boşalttığı bölgeden sürekli Ali’yi zorlayan Kuznetsov ilk golün asistini yaparken, 2.golde de Ali adamını kaçırıyor, Hakan Balta, Mustafa Sarp misali gölge oyununun fahiş bir hatayla farkedilmesini engelleyemiyordu. Bu yarıda Galatasaray’ın başlıca problemleri, orta saha ikilisi olan Ayhan ve Sarp’ın son derece ağır ve risksiz oyunu(ısrarla dikine pas yapmadılar), Mustafa Sarp’ın ısrarla boşa çıkmayarak top almaması, ve iki bekin savunma yönlerine oranla son derece kısıtlı hücum güçlerine sahip olmasıydı. Hakan ve Ali’den beklenen hücum desteği bir türlü gelmeyince Arda, Kewell ve Serdar topla buluşmakta zorlandı. Bu dakikalarda akıllara gelen soru, Sabri’nin yokluğunda Serkan Kurtuluş’un neden sağ beke alternatif olarak düşünülmediğiydi. Organizasyon eksikliği ilk yarının en çok göze çarpan unsuruydu.

Tabelada yazan 0-2’lik skor, Rijkaard’ın telkinleriyle birleşince, üstüne üstlük maça çok hızlı ve önde basarak başlayan Karpaty yorgunluk belirtileri göstermeye başlayınca, Galatasaray’ın 2.yarıya baskılı başlaması sürpriz olmadı. Bu yarıda ilk yarıya oranla en büyük değişim hız futboluydu. Sarı kırmızılılar en basit pasları bile son derece hızlı yaparak rakibin başını döndürdü adeta. Derken maça damga vuran Rijkaard hamlesi de geldi ve Serdar yerini Barış’a bıraktı. Bu dakikadan sonrası için 4-3-3 dersi diyebiliriz. Ali Turan ve Hakan Balta’nın kısıtlı hücum desteğine rağmen üstelik. Arda’nın sağa geçmesi ve Kewell’ın dakika dakika artan etkinliği oyunun merkezini kanatlara almayı sağladı ve maç bu andan itibaren tek kaleye döndü. Bu anlarda Baros'un ustalığı sonucu getirdi. Biraz şans, biraz daha beceri olsa, 2-2’den daha iyi bir sonuç da alınabilirdi. 2.yarının basitçe özeti, kaos futboluna aşina Türk futbolunun tüm hatlarıyla saldırma ve sonuç alma alışkanlığının örneğidir.

Galatasaray adına maça dair iki pozisyondan bahsetmeden geçemeyeceğim. İlkinde dakikalar 30’u gösterirken Karpaty’nin kullandığı bir yan topta takımın en etkili kafacılarından Mehmet Batdal önce kendi ceza sahasına yöneldi, biraz yaklaştı ve aldığı bir işaretle geri döndü. Bunun üzerine durumu farkeden Serdar ceza sahasına savunma için koşu yaptı, fakat o da boş adamı kaybetti bu sırada. Neyse ki bu keşmekeşte savunma topu uzaklaştırdı. İkinci pozisyonda ise 64.dakikada Galatasaray’ın kullandığı bir korner atışında yaşandı. Bütün oyuncular altı pas etrafına toplanmışken Neill arkadaşlarını uyardı ve geriden koşu yapmalarını söyledi. Bunun üzerine Sarp bulunduğu mevkiyi terkederek ve söylenerek ceza sahası dışına çıktı ve orada pozisyon aldı. Bu tip toplarda Mustafa gibi hava hakimiyetli oyuncuların ceza sahası içinde, Ayhan gibi hava gücü zayıf, bilekleri kuvvetli oyuncuların yayda beklemeleri genelgeçer bir futbol kuralıdır. Bu iki pozisyon Galatasaray’ın yan toplar konusundaki zaafiyetini ve dersine nasıl çalışmadığını basitçe ortaya koyuyor. Futbolda duran topların önemini düşününce bu zaafiyetin bir an önce giderilmesi gerektiği aşikar.
Rövanş Belgrad’taki kadar kolay geçmeyecektir ama Galatasaray Karpaty’i eleyecek güce sahip. İyi bir Elano ve Sabri’nin katılımı düşünülerek, Galatasaray’ın daha iyi yerlere geleceği öngörüsü çok da uzak bir ihtimal olmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder