28 Ekim 2010 Perşembe
Fenerbahçe 0 - 0 Galatasaray
10 senedir Kadıköy'deki her maça kazanmak için giden Galatasaray bu kez tam bir kaos içinde ve beraberliğe de hayır demeyecek şekilde gitti Kadıköy'e. Hagi'nin kafasındaki ilk plan önce kaybetmemekti; fakat oynamak istedikleri oyunu mükemmelleştirdiler ve istediklerini aldılar hatta ve hatta galibiyeti kaçıran taraf da Galatasaray'dı.
Aykut Kocaman bir önceki hafta Konya deplasmanında uygulamaya koyduğu ve gayet iyi bir dönüş aldığı ön liberosuz 4-2-3-1 düzeniyle çıktı sahaya, lakin tek farkla. Konya'da Özer'in talihsiz sakatlığından sonra oyuna giren ve sahanın tartışmasız yıldızı olan Semih'i yanında oturtup Alex'i sahaya sürdü Kocaman. Alex'in önceki derbilerdeki performansı Kocaman'ın ona yönelmesindeki esas etkendi şüphesiz.
Galatasaray Rijkaard'ın gönderilişi, Hagi'nin göreve gelmesi derken tam bir belirsizlik ve kaos içinde geldi maça. Hagi yardımcısı Tugay Kerimoğlu'nun da yardımıyla bu maça özel bir planla çıktı maça. Takımla sadece 2 idmana çıktıktan sonra gelen maçta Hagi Rijkaard'ın futbolundan çok uzak bişey oynatmadı. Bu demek değil ki, Hagi hep böyle oynayacak. Dedik ya, bu plan sadece bu maça özel bir plandı.
Hagi 4-3-3 dizilişiyle çıktı maça. Kusursuz bir alan savunması yaptı, rakibin pas kanallarını çok iyi kapattı. Maç boyunca arkadaki 4'lü hattı çıkartmadı hiç Hagi. Neill maç boyunca sertlik dozu yüksek bir şekilde yakın oynadı Niang'a. Önlerinde Cana vardı, oynadığı bölgede oyunun tek hakimiydi, Alex'e nefes aldırmadı, tekmeye de kafasını soktu, şuta da siper oldu. Fransa'dan çok iyi bildiğimiz Cana'yı izletti bize. Hani spiker dedi ya Galatasaray orta sahada sanki 1 kişi fazla oynuyor, işte o adam Cana'ydı. Onun hemen önünde sağda Sarp, solda Ayhan vardı. Bu iki isim de Hagi'nin uygulattığı, son derece başarılı alan savunmasında alanlarını iyi kapattılar, iyi pozisyon aldılar. Bunu söyleyeceğimi pek zannetmezdim ama Cana'nın oyundan çıkmasının ardından onun yerini dolduran Sarp o bölgede savunma anlamında oldukça iyiydi. Sağ kenardaki Elano ve sol kenardaki Misimovic'in rolü farklıydı. Takım hücuma çıkarken oyunu direk kenarlara açıp oyun kurma görevini de bu iki isme vermişti Hagi. Bu iki isim de yaptıkları 2ye 1'ler ve oyun zekalarıyla takımlarını rahatlattılar ve takımı hücuma taşıdılar. Forvet bölgesinde Galatasaray'ın 1. ve 2. isimleri Baros ve Kewell'ın yokluğunda Hagi kimilerinin beklediği gibi Batdal'a değil bu maça özel kurduğu kadroda Pino'ya şans verdi. Hızı, deliciliği ve şutlarıyla etkili oldu Pino, ceza sahasına girmekten çekinse de bu maçın hücumcusu olabilecek bir oyun oynadı ama sadece bu maçın tek santrforu olabilir o ayrı. Batdal'a gelirsek, onu çok eskiden tanıyan birisi olarak net bir şekilde söyleyebilirim ki Batdal Galatasaray'ın futbolcusu değil.
Fenerbahçe'nin ön liberosuz 4-2-3-1'inde hücum anlamında bu kadar zorlanacağını pek beklemiyordum açıkçası. Ancak Galatasaray'ın alanları ve pas açılarını çok iyi kapatması, Fenerbahçe'nin hatları arasındaki bağlantıyı kopardı, Fenerbahçe'nin üretkenliğini bitirdi. Bu tarz sıkışan oyunları açmak için beklerin oyuna katkısı çok önemlidir. Fakat Elano ve Misimovic'in varlığı Caner ve Gökhan Gönül'ü daha tedbirli oynamaya itti, ikisinin de hücuma katkısı çok azdı. Pino'nun oyun yapısı da Lugano ve Yobo'nun öne çıkıp, oyunun mesafesini kısaltmasının önüne geçti. Önlerinde Mehmet Topuz Emre'ye göre biraz daha savunma yapar roldeydi. Önlerindeki Alex'in de etkisiz kalmasıyla Emre işin hücum kısmını iyiden iyiye tek başına kotarmaya gayret etti. Hal böyle olunca Fenerbahçe göbekten gelemedi. Her iki tarafın da beklerinin fazlasıyla kontrollü oyunu kenar organizasyonlarını da çok sınırladı. Solda Stoch karşısında hep Sabri'yi ve Elano veya Mustafa Sarp'ı buldu. Sadece bir pozisyonda Serkan Kurtuluş oyun girdikten sonra, onu geçip rahat oynama fırsatı bulabildi. Dia maç boyunca o fırsatı da bulamadı. Hakan Balta, Ayhan Misimovic, ve hatta sol stoper Servet Dia'ya hareket alanı tanımadı. Ön alana top taşıyamayan Fenerbahçe'de Niang tek başına bişeyler yapmaya çalışsa da Neill'ın sert savunması altında o da skoru değiştiremedi. Hücum atraksiyonları bu kadar sınırlanınca Fenerbahçe'nin tek silahı olarak duran toplar kaldı. Galatasaray duran toplarda da alanı savundu ve Fenerbahçe buradan da ekmek bulamadı.
Özellikle ilk yarı istediği her şeyi oynadı Galatasaray, sadece ikinci yarının ilk kısmında Fenerbahçe oyuna ağırlığını koydu. Galatasaray orta sahadaki mutlak hakimiyetini kaybedince Hagi Misimovic - Barış değişikliğini yaptı, bu oynayan dengelerin tekrar oturmasını sağladı. Bu dengeleri bozabilecek hamle Alex - Semih değişikliğiydi. 70'e kadar bekledi Kocaman bu hamleyi yapmak için, fakat u hamle de maçın seyrini değiştiremedi, maçın son anlarında Elano'nun yerine oyuna giren Emre Çolak'ın vurduğu daha doğrusu vuramadığı top gol olsa hem Emre için Galatasaray için adeta rüya gerçekleşmiş olacaktı ama olmadı. Emre henüz istenilen kas seviyesinde değil ne yazık ki. Bir fotoğrafa rastlamıştım geçen hafta Bale'ın 3 sene önceki bir fotoğrafı ve şu anki halini gösteriyordu, umarım Emre de o gelişimi gösterebilir çünkü ham yetenek olarak gerçekten çok üstün bir çocuk.
Maçın adamını seçecek olursak benim favorilerim iki stoper Yobo ve Neill. Bunun dışında Pino, oyunda kaldığı süre içinde Cana ve Elano da Galatasaray adına etkili isimlerdi.
2. Hagi dönemi Galatasaray için iyi başladı. Son derece organize ve taktik disiplin içinde oynayarak istediklerini aldılar. Fakat bu maç gelecek maçlar için bir yol gösterici değil kesinlikle. Bu maç için hazırlanmış özel bir planı iyi uyguladı Galatasaray. Bundan sonraki maçlar önümüzü görmek için daha belirleyici olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder