27 Nisan 2010 Salı

Yolun Sonu (Galatasaray - Bursaspor)

Maç öncesi buruk bir heyecan vardı Ali Sami Yen'in çevresinde. Bir kaç hafta önce bu maça şampiyonluk yolundaki en kritik maç olarak bakan Galatasaray taraftarları, şampiyonluktan uzaklaşmanın ve bir haftadır gündemi meşgul eden, Galatasaray'ın ezeli rakibi Fenerbahçe'yi şampiyonluk yolunda engellemek için Bursa'ya karşı normal oyununu oynamayacağı gibi yakışıksız ve gereksiz tartışmanın etkisiyle diğer maçlara
oranla daha sakin bekliyorlardı maçı. Özellikle saatler 17.00'ı gösterdiğinde Fenerbahçe'nin Kasımpaşa önündeki galibiyet haberinin de gelmesiyle birlikte artık bu maçın tek amacı Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmek oluyordu Galatasaray için. Bursaspor cephesi için ise durum oldukça farklıydı. Fenerbahçe'nin, puan kaybı yaşaması muhtemel haftalarda Galatasaray, Beşiktaş ve Kasımpaşa maçlarını kazanması kendileri üstündeki baskıyı arttırmış ve bu maçı mutlak kazanılması gereken maç
konumuna getirmişti.



Sahaya çıkan 11'lere bakıldığında Galatasaray son 2 haftaki dizilişiyle sahadaydı. Bursaspor'da ise Ertuğrul Sağlam geçen haftadan farklı olarak Turgay'ı kulübeye çekip onun yerine Ergiç'e yer vermiş ve 4-3-3'e dönmüştü. Açıkçası sahaya çıkan kadrolar bize maçın nasıl geçeceği hakkında aşağı yukarı bir bilgi veriyordu. Sağlam, her ne kadar galibiyete ihtiyacı olsa da Ali Sami Yen'de Galatasaray'a karşı hücum futbolu oynamanın tehlikeli olacağını düşünüp orta sahayı kalabalık tutmuş ve hücumda da hızlı adamları Volkan Şen ve Sercan'ı defansın arkasına sarkıtarak oyun planını bu iki isim üstüne kurmuştu.

İlk yarı itibariyle seyirciler mükemmele yakın bir maç izlediler Ali Sami Yen'de. İki takım da maç öcesindeki planları doğrultusunda oynamak istedikleri oyunu sahaya yansıtırlarken son vuruşlardaki beceriksizlik ön plana çıktı. Beklerini, önlerinde oynayan Keita ve Gio'ya sürekli destek verecek şekilde ileri çıkaran ve hücum varyasyonlarını bunun üstüne kuran Galatasaray bir çok kez bunda başarılı oldu ve tehlikeli pozisyonlar da yarattı ancak özellikle Keita'nın son paslardaki yanlış tercihleri bu atakların golle sonuçlanmasını engelledi. Bursaspor ise Caner'in sol kanattaki yerini sürekli kaybetmesi sebebiyle Volkan Şen'i orta sahadan atılan uzun toplarla bir çok kez Galatasaray defansıyla baş başa bıraktıran pozisyonlar buldu ancak yine Volkan ve Sercan'ın son vuruşlardaki etkisizliği ve Ozan İpek'in alışılagelmişin dışında etkisiz performansı devrenin onlar adına da golsüz geçmesine sebep olan faktördü.



İkinci yarıda da 66. dakikadaki değişikliklere kadar hemen hemen ilk yarıdakine benzer bir oyun oynanıyordu. Galatasaray Baros ve Keita ile yakaladığı net fırsatları
cömertçe harcarken, Bursaspor da yine Sercanla net fırsatlardan yararlanamadı. 66. dakikada Elano ve Gio'nun oyundan çıkıp, Jo ve Mustafa Sarp'ın oyuna girmesiyle Frank Rijkaard sene başından beri nadiren başvurduğu 4-4-2 sistemine döndü. Ancak bu sistemde kilit rolü oynayan orta sahanın göbeğindeki Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'ın teknik olarak zayıf ve özellikle Mustafa Sarp'ın sorumluluk almayı sevmeyen bir yapıya sahip olması Galatasaray'ın hücum zenginliklerini bir hayli azalttı.

Rijkaard'in bu hamlesine Ertuğrul Sağlam Sercan'ı oyundan çıkarıp Turgay'ı sokarak karşılık verdi. Aslında, "bu dakikalarda galibiyeti daha çok düşünecek Galtasaray'a karşı maçın başından beri Galatasaray defansını çok fazla zorlayan tipik kontra atak oyuncusu Sercan oyunda kalsaydı Bursaspor için daha iyi olur muydu" sorusu da akıllara gelmiyor değil. Zaten bu dakikadan sonra kırmızı kartların da etkisiyle
iki takım da organize ataklardan uzaklaştı. Arda'nın da oyundan çıkmasıyla orta sahada yaratıcı oyuncusu sadece Keita kalan Galatasaray ister istemez
doldur boşalta döndü ve bu toplar da kalabalık Bursa savunmasında erirken maç başladığı gibi bitti.



Maç öncesi çok konuşulan ve ilk yarıdaki Fenerbahçe derbisinden beri ilk Galatasaray maçına çıkan hakem Bünyamin Gezer, maç boyunca verdiği tutarsız kararların
yanında Lucas Neill'i oyundan attıktan hemen sonra Neill'a gösterdiği ilk sarı kartın da etkisinde kalarak Zapo'ya ilginç bir sarı kart gösterip oyundan
attı. İlk yarıdaki maç sonundaki demeci çok konuşulmuştu Gezer'in, sahaya 50.000 kişinin girmesinden korktuğu için maçı oynattığını söyleyen Gezer sanırım
Neill'i attıktan sonra bu sefer de 25.000 kişinin girmesinden korkmuş olacak ki, Zapo'ya her hava topu mücaelesinde yaşanan sıradan bir pozisyonda kırmızı kart
gösterdi.

Eğer bu maçın özetleri, son vuruşlar durdurulup öyle verilseydi televizyonlara eminim herkes bu maçın gol düellosu şeklinde geçtiğini düşünecekti. İki takımın
da kaçırdığı sayısız fırsatlar var maç boyunca, çizgiden çıkanlar, altı pastan girmeyenler. Tabii ki bunda oyuncuların beceriksizliklerinin yanında bu maçın
her iki takım üzerinde oluşturduğu baskının da çok büyük etkisi var. Kolay değil sonuçta, bir tarafta bütün hafta "yatacak mı, yatmayacak mı" gibi, çamur at
izi kalsın mantığıyla konuşanlara karşı çıkıp her zamanki oyununu oynamaya çalışan Galatasaray, diğer tarafta 2 saat önce liderliği kaybetmiş ve tarihindeki
belki de en kritik maçı oynayan Bursaspor.

Sonuç olarak 2009-2010 sezonu Galatasaray açısından resmi olarak olmasa da bitmiş oldu. Flaş transferler, aynı derecede flaş sonuçlarla başladığı sezonu,
Türkiye Kupası'nda çeyrek final, Avrupa Ligi'nde 2.tur ve Süper Lig'de de büyük ihtimalle 3. olarak bitirdi Galatasaray. Bundan sonraki maçlar, oyuncular
için zorunluluktan öte bir anlam taşımayacak. Bursaspor ise ümitlerini Eskişehir, Ankaragücü ve Trabzon'a bağlamış durumda. Kağıt üstünde 3'ü de zor
maçlar olarak görülebilir, ancak bitti dedikleri ligde adeta küllerinden doğan, son 8 haftadır gol yemeyen ve sonunda liderliğe oturan Fenerbahçe
bu saatten sonra bu ligi bırakır mı, orası biraz şüpheli işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder