15 Haziran 2010 Salı

O Maç (Galatasaray-Athletic Bilbao / 30.09.1998)




İşte bir başka unutulmaz ve üzerinden seneler geçse de hafızalardan asla silinmeyecek maç daha. O zamanlar Şampiyonlar Ligi'nin gediklisiydi Galatasaray. Hani şu Manchester United'dan sonra, Porto'yla birlikte bu dev organizasyona en çok katıldığı zamanlar. Devler Ligi'nin o yılki formatı da günümüzdekinden çok farklıydı. 4'er takımdan oluşan 6 grupta, liderler ve en iyi 2 tane 2. çeyrek finale çıkacaktı. Bu sebepten alınacak her puan çok önem taşıyordu grupta. Aslında, neredeyse o seneki her maçın ayrı ayrı çok özel hikayesi vardı Galatasaray tarihinde. İlk maç Delle Alpi'de son 3 sezonda da final oynayan Juventus'a karşı oynanmış ve İtalya'dan 2-2 beraberlikle dönülmüştü. İkinci maç Ali Sami Yen'de bir sene öncesinin İspanya 2.'si, Etxeberrialı, Guerrerolu, Ismael Urzaizli Athletic Bilbao'ya karşıydı.

Kenarlardaki fümenin ortasından inen parçalı, Marshall reklamlı formayla çıkmıştık maça. O zamanlar yine o alışık olduğumuz temposuyla başlamıştı Galatasaray ve ilk yarının ortalarına doğru, Hagi'nin eski açık tarafındaki kaleye rakip yarı sahanın ortalarından kullanıp kaleciden seken frikiğini Okan'ın amiyane tabirle pis burun vurarak tamamlamasıyla 1-0 öne geçtik. Evde babamla birlikte izliyoruk maçı, hasta olduğu için aşırı bir tepki vermemişti gole. O sırada golün tekrarı veriliyordu televizyonda ki spikerin "Urzaiz" sesini duyduk. Görüntü hala tekrardaydı, bir kez daha "Urzaiz" dedi Sabri Ugan bu kez sesindeki endişeyi anladık ama biz hala tekrarını izliyorduk golün. Kameraman akıl edip maça dönüğünde ise, Taffarel topu içeriden çıkarıyordu. Bu görüntünün bir benzerini, yine Ali Sami Yen'de oynadığımız PSG maçında yaşamıştık yaklaşık 2 sene önce Ercan Taner'in "Hayrettin yapma" sesi eşliğinde, biz Hayrettin'in yediği ilk golü izlerken ama o 2.'sini içeriden çıkarırken. Tam anlamıyla bir şok yaşamıştık, biz her ne kadar iyi olsak da rakip de La Liga 2.siydi. Kalan dakikalarda, özellikle 2. yarının başlarında baskıyı inanılmaz arttırdık ama gol bir türlü gelmemişti. Bu arada, yorgunluğun da etkisiyle son dakikalara doğru oyun iyice tipik bir beraberlik maçına dönmüş, umutlar yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı.

İşte tam da o anda, "O" çıktı sahneye. 90+1 oynanıyordu ki, orta sahada Tugay tek başına yaptığı inanılmaz bir presle kaptı topu, çalımını da attı ve solundaki Hagi'ye bıraktı topu. Sol ayağıyla hafiçe düzeltti topu Hagi ve 18'e girmeden ceza sahasının sol çaprazından o müthiş soluyla vurdu topa. O anda televizyon başındaki milyonlar o ana kadar izledikleri en özel gollerden birine tanıklık edeceklerinin farkında değildiler. Şimdi buradan nasıl anlatılır ki o gol, o topun fizik kurallarına aykırı dönüşü, o kalecinin (Etxeberria) golden sonra çaresizce ellerini açışı "ben napayım" dercesine, Sabri Ugan'ın "bekledik bu golü, çok bekledik" cümlesindeki o duygu yoğunluğu, nasıl tarif edilir ki o anki sevinç. Ama ben adam gibi sevinemedim bile o gole. Çünkü yattığı yerden fırlayıp pencereye çıkmış, "gooool" diye bağırıyordu babam, ama öylesine kendinden geçmişti ki aşağı düşeceği korkusuyla sarılıyordum ona. İşte bu yüzden doyasıya sevinemedim o mucize gole. Maçtan sonra herkes 10'un etrafındaydı. O ise her zamanki mütevaziliğiyle tebrikleri kabul ediyordu ve bakın yıllar sonra o golle alakalı ne diyordu:
"Tugay topu kaptı ve hemen bana pas attı. Ceza alanının köşesinde topu aldım ve kendime güvenerek kaleye doğru şutumu attım. Çok sert bir şut attım ve topun ilginç bir gidişatı oldu. ilk önce kaleciye doğru gitti ve yön değiştirerek direğin dibinde patladı, kaleciyi bile şaşırttı."

Bu maçın rövanşı ise, belki de Galatasaray tarihinin en dramatik maçlarından biriydi. "O maç" köşesinde bir sonraki maç, 9 Aralık 1998 akşamı San Mames'te oynanan Athletic Bilbao-Galatasaray maçı olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder